Kanserle Savaşta Görünmeyen Engel: Çocukluk Travmaları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Meme kanseri gibi hayatı tehdit eden hastalıklarla baş etmek, yalnızca fiziksel bir mücadele değildir. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, kişinin çocukluk döneminde yaşadığı duygusal ve fiziksel travmaların, yetişkinlikte karşılaşılan ciddi hastalıklarla başa çıkma biçimini doğrudan etkileyebileceğini ortaya koyuyor.

Duygusal ihmal, çocuklukta yaşanan şiddet, aile içi çatışmalar, ebeveyn kaybı veya boşanma gibi olaylar, yıllar sonra kişinin stresle baş etme becerilerini zayıflatabiliyor. Bu tür bireylerde, kanser tanısı sonrası ortaya çıkan kaygı, çaresizlik, depresyon gibi duygular daha yoğun yaşanabiliyor. Ayrıca tedavi sürecine uyumda zorluklar, sosyal ilişkilerde çekilme, hatta tedaviyi reddetme gibi sonuçlar da görülebiliyor.

Uzmanlar, meme kanseri tanısı konulan bireylerin sadece biyolojik değil, psikososyal geçmişlerinin de değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Kişinin geçmiş yaşantıları, tedavi sürecinde ne kadar dayanıklı kalabildiğini ve ruhsal sağlığını nasıl koruyabildiğini belirleyici bir unsur haline geliyor. Bu nedenle onkoloji kliniklerinde psiko-sosyal destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması, tedavinin başarısını da doğrudan etkileyebilir.

Bu konuda Türkiye’de yapılan öncü çalışmalardan biri, Dr. Hülya Güveli tarafından gerçekleştirilmiş ve sonuçları uluslararası saygınlığı olan Breast Cancer (Tokyo) dergisinde yayımlanmıştır. Güveli’nin 310 meme kanseri hastasıyla yürüttüğü bu araştırma, çocukluk travmalarının özellikle “çaresizlik ve umutsuzluk” gibi başa çıkma tarzlarını artırarak tedavi sürecine uyumu zorlaştırdığını ortaya koymuştur.

Çalışma, psiko-onkoloji alanında literatüre değerli katkılar sunarken, ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) destekli güncel araştırmalarla da doğrulanmaktadır. Özellikle Kansas Üniversitesi Tıp Merkezi öncülüğünde yürütülen ve travmatik çocukluk deneyimlerinin uzun vadeli ruhsal ve bilişsel etkilerini inceleyen çalışmalar, Dr. Güveli’nin bulgularını destekleyerek bu alandaki farkındalığın artmasına katkı sağlamaktadır.

Türkiye’de kanser tedavisi gören bireylerin daha bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi, sadece yaşam süresini değil, yaşam kalitesini de artıracaktır. Bu nedenle sağlık politikalarında travma öyküsü gibi psikososyal bileşenlerin göz ardı edilmemesi büyük önem taşımaktadır.